Osmangazi Köprüsü kaç yıl sonra devlete kalacak ?

Emre

New member
Köprüler Üzerine Düşünmek: Osmangazi ve Zamanın Adaleti

Herkese selam!

Köprüler beni hep büyülemiştir. Sadece iki yakayı değil, iki zamanı, iki düşünce biçimini, hatta bazen iki kuşağı birleştirirler. Osmangazi Köprüsü de bu anlamda hem Türkiye’nin mühendislik gururu hem de “devlet-millet-özel sektör” ilişkilerinin sembolü gibi. Bugün sizlerle bu köprünün “kaç yıl sonra devlete kalacağı” meselesini konuşurken, aslında bir yatırımın, bir fikrin ve bir ideolojinin kimden kime geçtiğini tartışmak istiyorum.

---

Yatırımın Ömrü: 2035’e Giden Yol

Osmangazi Köprüsü, 2016’da açıldı ve “yap-işlet-devret” modeliyle hayata geçirildi. Sözleşmeye göre işletme süresi 22 yıl 4 ay 12 gün. Yani yaklaşık olarak 2035 yılı civarında köprü tamamen devlete geçecek. O gün geldiğinde köprü, sadece trafiği değil, belki de bir dönemin ekonomik politikasını da taşımış olacak.

Bu model, Türkiye’de ve dünyada tartışmalı bir alan. Kimileri “kamu yükünü azaltıyor” derken, kimileri “özel şirketler kamu kaynaklarını uzun süre kullanıyor” diye eleştiriyor. Ancak meseleye sadece ekonomi penceresinden bakmak, köprünün asıl hikayesini daraltmak olur.

---

Küresel Perspektif: Modernliğin Bedeli

Yap-işlet-devret modeli, aslında küresel kapitalizmin bir yansıması. Japonya’da, Güney Kore’de, hatta İngiltere’de bile benzer örnekler var. Devletin elini taşın altından çekip “yatırımcıya güven” mesajı verdiği bir sistem bu. Ancak her ülke bunu kendi kültürel kodlarıyla yorumluyor.

- Japonya’da bu tür projeler “ulusal gurur” ve “kolektif fayda” üzerinden konuşulur.

- Amerika’da “vergi yükünü azaltma” ve “verimlilik” odaklıdır.

- Türkiye’de ise daha çok “hizmetin sembolü” ve “devletin gücü” olarak görülür.

Küresel ölçekte bakıldığında Osmangazi, Türkiye’nin dünya ekonomisine entegre olma biçimini anlatıyor. Fakat bu entegrasyonun bedeli sadece dolar üzerinden değil, zaman üzerinden de ölçülüyor. 22 yıl, bir ülkenin nesil döngüsü kadar uzun bir süre.

---

Yerel Perspektif: Gurur, Eleştiri ve Kimlik

Kocaeli’nin, Yalova’nın, Bursa’nın insanı için Osmangazi Köprüsü sadece bir geçiş değil; bir kimlik meselesi. Kimi “artık İstanbul’a 15 dakikada gidiyoruz” diye övünürken, kimi “geçiş ücreti neden bu kadar yüksek” diye yakınır. Bu zıtlık, aslında Türkiye’nin genel ekonomik algısının aynası gibi: bir yanda modernleşme arzusu, öte yanda gelir adaletsizliği hissi.

Yerel halk, köprünün “devlete geçeceği” günü bazen umutla, bazen kuşkuyla bekliyor. Çünkü o gün geldiğinde fiyatların düşeceğine dair beklenti büyük. Ancak bu beklenti, aynı zamanda devletin “sahiplenici” kimliğine olan güvenin de göstergesi.

---

Toplumsal Cinsiyetin Penceresinden: Erkekler, Kadınlar ve Köprüler

İlginçtir, ekonomik projeler üzerine yapılan sohbetlerde erkeklerin ve kadınların vurgu noktaları genellikle farklı oluyor. Erkekler çoğu zaman “kaç yılda biter, ne kadar kazandırır, kaç kişi geçiyor” gibi somut ölçülere odaklanıyor. Onlar için başarı, sayılarla konuşmak demek.

Kadınlar ise daha çok “bölge nasıl değişti, insanlar nasıl etkilendi, köprü yüzünden komşuluklar azaldı mı?” gibi ilişkisel sorular soruyor. Bu farklılık, aslında sadece toplumsal rollerle değil, kültürel hafızayla da ilgili. Kadınlar, köprüyü bir “bağ” olarak görürken; erkekler onu bir “başarı çizgisi” olarak yorumluyor.

Bu forumda da belki kimimiz “maliyet” hesaplayacak, kimimiz “insan hikayeleri” anlatacak. Ama her iki bakış da önemli. Çünkü toplumsal düşünce, ancak bu iki sesin birleşimiyle tam bir resim oluşturabilir.

---

Zaman, Sahiplik ve Sembolizm

Köprünün devlete geçeceği tarih aslında “sahipliğin dönüşümü” anlamına geliyor. Ama sahiplik sadece hukuki değil, kültürel de bir mesele. Bizim toplumumuzda “sahip olmak” kadar “ait olmak” da önemlidir. Köprü devlete geçtiğinde, sembolik olarak “artık bizim” olacak.

Fakat asıl soru şu: Biz o zamana kadar bu köprüyü gerçekten sahiplenebilecek miyiz? Yani sadece kullananlar değil, eleştirenler, çevreciler, mühendisler, sürücüler, hepsi… Köprüye dair bir ortak bilinç geliştirebilecek miyiz?

Belki de bu tür projelerin en önemli boyutu, ekonomik değil, sosyolojik. Çünkü bu yapılar sadece çelik ve betonla değil, toplumun değer yargılarıyla da inşa ediliyor.

---

Kültürlerarası Bir Yansıma: Geçişin Anlamı

Dünyanın birçok yerinde köprüler birleştirici semboller olmuştur.

- Japonya’daki Akashi Kaikyō Köprüsü, “sabır”ın sembolüdür.

- Amerika’daki Golden Gate, “özgürlük”le özdeşleşmiştir.

- Türkiye’deki Osmangazi ise “azim” ve “bağlantı” metaforunu taşır.

Ancak bu köprülerin ortak noktası, her birinin bir bekleyiş hikâyesi olmasıdır. Zaman geçer, borçlar biter, sözleşmeler dolar; ama köprü hep kalır. İnsan değişir, devlet değişir, ama köprü sabırla aynı yerde durur.

---

Forumdaşlara Çağrı: Köprüyü Kim, Nasıl Görüyor?

Benim için Osmangazi, “devlete kalacağı” tarihten çok, “bize ne öğrettiğiyle” anlamlı. Siz nasıl görüyorsunuz?

- Sizce bu köprü, modernleşmenin bir simgesi mi yoksa özelleştirmenin uzayan gölgesi mi?

- Köprüyü geçerken gurur mu duyuyorsunuz, yoksa maliyetini mi düşünüyorsunuz?

- Kadınlar, sizce bu geçişler toplumsal ilişkileri nasıl değiştirdi?

- Erkekler, sizce bu tür yatırımlar bireysel başarı duygusunu güçlendiriyor mu?

Hadi konuşalım. Çünkü köprüler, ancak üstlerinden fikirler geçtiğinde anlam kazanır. Ve belki de, 2035’te köprü devlete geçtiğinde, biz de birbirimizi biraz daha anlamış oluruz.

---

Son Söz: Zamanın Köprüsü

Bir köprü sadece iki yakayı değil, iki zihniyeti de birleştirir. Osmangazi, hem ekonomik bir proje hem de sosyolojik bir aynadır.

2035 geldiğinde köprü devlete kalacak, ama asıl mesele şu:

Biz o zamana kadar köprü kuran bir toplum olabilecek miyiz?

Bu tartışma bitmez; çünkü her geçiş, yeni bir bakışın başlangıcıdır.

Forum sizde…